Dünya

ABD’de  Biden’i nasıl bir  gelecek bekliyor?

ABD’de Biden’i nasıl bir gelecek bekliyor?

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) en enteresan seçim sürecini yaşadı.

Başkan Donald Trump'ın mitinginden çıkan taraftarları Capitol Hill'e (ABD Kongre binası) girdi, ortalığı talan etti. 20 Ocak'ta ise ABD'nin 46. başkanı Joe Biden ve başkan yardımcısı Kamala Haris dönemi başlıyor.

Siyaset Sosyoloğu Doç. Dr. Kumru Toktamış bianet'e yorumladı.

Onu dinleyelim...

İlk kez binlerce muhafızın görevlendirildiği, Capitol Hill baskını sonrası içeriye metal dedektörlerle girilen bir Beyaz Saray kompleksi. Böyle bir süreç 2016 öncesi öngürebilir miydi?

Beyaz ırkçıların, beyazların üstünlüğü dürtüsü içinde silahlanmış grupların ABD içindeki en tehlikeli "terör" grupları oldukları biliniyordu.

Bu grupların ve çevrelerinin Obama başkan seçildikten sonra ne kadar büyük bir hızla silahlandıkları da biliniyordu.

Dolayısı ile bu unsurların birgün başkentte tehdit unsuru olmayacaklarını düşünmek için ya çok saf olmak gerekiyor ya da Amerikan beyaz üstünlüğüne tartışmasız inanıyor olmak herhalde.

Ben açıkçası bu bu şaşırma halini anlamıyorum. Benim konum değil ama etrafımda bu silahlanmakta olan beyaz ırkçı grupları (milis demek istemiyorum, gerekirse açıklarım.)* on yıllardır izleyen araştırmacılar, akademisyenler var.

FBI sözde bunları sürekli izlemekte olduğunu iddia edip duruyor. Sosyal medyada hiç çekinmeden açıkça hedeflerini, planlarını da dile getiriyorlar yıllardır.

"2008'den önce ciddiye alınmalıydılar"

Son seçimlerden itibaren ise doğrudan Biden'in göreve başlaması halinde başkenti hedef alacaklarını duyurdular.

Bu grupları 2016'dan değil, 2008'den ve hatta daha öncesinden bire çok ciddiye almak, demokratik süreçlere verebilecekleri zararları görebilmek gerekiyordu.

Şaşırmış olma hali bence altta yatan beyaz üstünlüğü ideolojisinden kaynaklanan bir aymazlık. 

*NOT: Sıradan vatandaşların düşmana ve işgalciye karşı silahlı milis oluşturması ABD anayasasına göre bir hak. İfade özgürlüğünden sonra gelen en önemli vatandaşlık hakkı. Burada şimdi hukuki detaylara girmeden şunu söylemek gerekiyor: Irkçı beyazların silahlanmaları diyelim ki bir hak, ama bu hakkın var olan meşru ve yasal demokratik sisteme yöneltilmiş olması bu anlamda anayasal milislik olmaktan çıkartıyor bu grupları ve yasadışı faaliyet içinde olduklarını gösteriyor. Terör ifadesini özellikle kullanmak istemiyorum ama yaygın kullanımı ile teröristlik budur işte. Dolayısı ile bu ekiplerden anayasaya uygun milisler diye söz etmek yerine, yasal ve meşru düzene karşı çıkan teröristler diye söz etmenin zamanı geldi de geçiyor bence. 

"Yüzeysel bir makyaj değil"

Biden'ın ilkleri barındıran kabine üyelerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Trump sonrasını toparlayabilir mi?

 

Biden koalisyonunu çok dikkatli kuruyor. İki parti rejimi çok dikkatle kurulan koalisyonlar demektir.

Kamala Harris'in ilk kadın, siyah ve Güney Asyalı olmasından kaynaklanan tarihsel rolünden öte beş siyah, üç Latin bakan ve en önemlisi bir Amerika yerlisinin içişleri bakanlığı ile gerçekten önemli bir eşik aşılmış oluyor.

Ben birkaç ay önce (daha Kamala Harris'i seçmeden), Biden'ın ekonomik eşitsizliğe çare olmakta zorlanacağını bu nedenle kimlik politikasındaki çoğulculuğa yaslanacağını, buradan kaynaklanan kitlesel destek ile hükümet olacağını söylemiştim.

Bu hükümet tablosu bunun göstergesi. Ancak bunu sadece yüzeysel bir makyaj olarak algılamak yanlış. Kimlik politikasinin mobilize edici gücünü asla gözardı etmemek gerekiyor.

ABD'nin nasıl bir ulusal birlik olacağının savaşı veriliyor yıllardır. Beyaz üstünlüğünü savuinan ırkçılara karşı bir mücadele içinde Biden.

Bu nedenle bu (gecikmiş) tablo kaçınılmazdı. Öte yandan sadece bakanlık düzeyinde değil, Biden'ın ekonomi danışmanlarına baktığımızda Obama döneminden çok büyük bir fark görmüyoruz.

"Daha sol, daha eşitlikçi isimler"

Ayrıca aralarında Wall Street yöneticiliği yapmış olanlar da var, daha sol, daha eşitlikçi pozisyonlardan gelenler de var.

Öncelikle Obama yönetimden devralınan iktisatçıların bir kısmı zamanında sosyal harcamaları kısıtlamayı, şirketlerin denetimlerini azaltmayı hedeflemiş iktisatçılar.

Bunların şimdi doğru yolu buldukları söyleniyor. Biden da "Ben başkan F.D. Roosevelt gibi olmak istiyorum" diyerek umarım benim anladığım anlamda denetim ve geniş halk yığınlarının tüketim imkanlarının artırılmasına yönelik sosyal politikaları kastediyordur.

Burada FDR sosyal politikalarını tartışmaya açmak istemiyorum ama ABD'nin iktisadi canlanmasında borçlanmaya, kredi kartlarına dayalı olmayan bir kalkınma politikasına çok gerek var.

"Farklı bir ekonomik ordu gerekiyor"

FDR'in New Deal politikalarına gönderme yapan Green New Deal'i hayata geçirme konusunda kararlı olduğunu söyleyen Biden'ın bu konuda gerekli olan kaynakları hayata geçirebilmesi için biraz daha farklı bir ekonomik danışman ordusuna ihtiyacı var sanki.

Obama'nın ekonomi danışmanları "onlar bozdular, onlar düzeltsinler" mantığı ile seçilmişlerdi.

Şimdi de "zamanında sermayenin denetlenmesi karşıtı olan kimi Obama iktisatçıların şimdi doğru yolu buldukları" söylenerek ekonomi danışmanları ordusu örgütleniyor.

 

Bunlar, kabine üyeleri değiller belki ama Biden yönetimine şekil verecek iktisadi politikaların yaratıcıları olacak.

"Bu ülke kanlı bir iç savaştan geçti"

ABD demokrasisi tüm dünyada tartışılır oldu. Gerçekten abartıldığı kadar zedelendi mi? Ya da öyle olsaydı bu kadar toparlanabilir miydi?

Sistem ve kurumların çok zarar görmediği ortada zaten. Ancak şu anda bütün eyaletlerin başkentlerinde konuşlanmış olan Ulusal Muhafız birlikleri hiç de gözardı edilecek bir gelişme değil.

Bu ülke 150 yıl önce çok kanlı bir iç savaştan geçti. Tarihin uzun kuyruğunu izlediğimizde hala o iç savaşın nedenleri ve sonuçları ile hareket ediyor insanlar.

Bakın, Trump destekçisi senatör Ted Cruz, hala daha ABD'de, bence, kölecilik yönetiminden çok daha büyük hasarlar vermiş olan ayrılıkçılık döneminin kurulmasına neden olan 1877 uzlaşmasına gönderme yapıyor.

Bunlar boş laflar değil. ABD yönetimi 1877 uzlaşmasının asılması ile, siyahların vatandaşlık ve siyasi katılım haklarını kesin ve geri dönüşü olmaz bir şekilde kazanmaları ile demokrasi oldu.

"Demokrasi bir gecede gelmedi...

Bu anlamda ABD demokrasisi, yani tüm vatandaşların güvenli ve yaygın siyasi katılım hakkı topu topu 50 yıllıktır da diyebiliriz. Demokrasi bir nesne değil, belirsizliklerle baş ederken katılımın artması ile beslenen bir süreçtir.

ABD'de gerçekten korunmaya ve kollanmaya değer olan kurumlar, süreçler var zaten. Bu kurum ve süreçlerde tüm kesimlerin söz ve katılım hakkı kazanmaları bir gecede gerçekleşmediği gibi bir öğleden sonra da kaybedilmez.

CNN muhabirinin Türkiye şaşkınlığı

CNN muhabirinin Türkiye'nin ABD açıklamasını şaşırarak okumasını ("Çok ilginç bir açıklama var. Türkiye, ABD'deki durumdan derin endişe duyduklarını söylüyor" şeklinde.) Bu şaşkınlığı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Muhabirin kafasının içinden geçenleri bildiğimi iddia edemem. Ancak bildiklerimiz şunlar: genel bir kanı var artık tüm dünyada; Türkiye'de demokratik süreçler işlemez halde, gazeteciler hapiste, ifade özgürlüğü ayaklar altında.

İddianame ve suç unsuru olmaksızın politikacılar, milletvekilleri, sivil toplum önderleri hapislerde çürütülmeye terk edilmiş durumdalar.

Ülkede ana akım basın bunlardan söz etmiyor diye bütün dünya bu durumu olmamış sanıyor yanılgısı içinde olmasak iyi olur.

O zaman da haliyle, demokratik kurum ve süreçleri işlemez hale getirilmiş bir ülkeden gelen demokrasi dersi bildirisinin göstermelik olduğunun herkes farkında.

 

Tabii burada ABD'nin 30 yıldır demokrasiyi bir paketlenebilir nesne gibi orada burada, üstelik tank ile tüfek ile, pazarlamasının payını da unutmayalım.

Demokrasiyi böyle nesneleştirince eh haliyle bizimki gibi ülkelerde "bakın bizde de bir paket demokrasi var" iddiasıyla dolanan politikacılar çıkar ortaya.

Demokrasiyi, yani siyasi karar ve sureclere halkin yaygın ve güvenli katılımını, dünya çapında en çok zedeleyen bu nesneleştirme ve paketleme anlayışı oldu.

Etraf çakma paket demokrasilerle dolunca ister istemez bunlardan biri de ABD ye ayar verir gibi yapma hakkını bulur kendinde.

"Beyaz üstünlüğünü savunanlar buharlaşmayacak"

Biden ve Harris'in önünde demokrasi açısından nasıl bir dönem var? Kampanyadaki gibi 'eş başkan' kıvamında bir yönetim söz konusu olabilecek mi?

Kurumlardan söz ediyorsak, bir eş-baskan durumu olmasına imkan yok, ABD'de başkan yardımcısının kayda değir hiçbir politik yetkisi yok.

Bakın örneğin  şimdi en çok tartışılan, 6 Ocak'tan beri Trump'ın değil, yetkisi olmadığı halde Pence'in başkanlık yapmakta olduğu.

Kurumsal ve yasal olarak Pence'in hiçbir yetkisi yok. Yetkiler hala Trump'ta. Yetkisi olmayan Pence'in etkisi var mı süreçlerde? Belki.

Ama aslolan kurumsal işleyiş. Bu anlamda Kamala Harris'in, demin sözünü ettigimiz kimlik politikaları ile ulusal birliği perçinleme konusunda önemli etkisi olacaktır. Ama politik anlamda yetkileri çok sınırlı, bunu unutmayalım.

Son derece siyasi olarak hassas ve iktisadi olarak kırılgan dönemde çok beklenti var Biden-Harris yönetiminden.

Demokratik sureclerin geleceği ve kurumların güvenliği, politik mobilizasyonu artık merkeze taşınmış olan beyaz üstünlüğünü savunanlarla nasıl başedileceğinden geçiyor.

Şu anda büyük oranda meşruiyet kaybetmiş olsalar da buharlaşmayacaklar. Asker çizmelerine dayalı güvenlik önlemlerinin kalıcılaşabileceğini sanmıyorum. Umarım yanılmıyorumdur.

Ancak gercekten yoksul beyazların hoşnutsuzluklarını yatıştırabilecek iktisadi politikalar geliştirilip, uygulanabilecek mi bilemiyorum.

Pınar Tarcan

Takip Edin

Çok Okunan Haberler